Ülkemizde kadına yönelik şiddet, her geçen gün daha da vahim boyutlara ulaşmaktadır. Son yıllarda yaşanan kadın cinayetleri ve şiddet olaylarında artış endişe vericidir. Bu durumun temelinde, kadınların hukuki kazanımlarına yönelik sistematik politikaların etkili olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'deki kadın hakları örgütlerinin verilerine göre, sayısız kadın fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz kalmaktadır. Bu şiddetin birçok türü mevcuttur; eşinden, sevgilisinden veya ailesinden gelen şiddet, işyerinde yaşanan mobbing ve hatta flört şiddeti gibi. Maalesef yetkililerden gelen taziye mesajları kadınların sorunlarını çözmeye yetmemektedir. Kadınların yaşama hakkı tehdit altındadır ve bu durumun önüne geçmek için acil önlemler alınmalıdır.
Kadın Hakları ve Yasal Mevzuat
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un yetersiz uygulanması, kadınları daha da savunmasız hale getirmektedir. Laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşma eğilimi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmekte ve şiddete meyilli bir zihniyeti güçlendirmektedir. Kadınların özgür bireyler olarak görülmeyip sadece aileyle sınırlandırılması, bu şiddetin körüklenmesinde büyük rol oynamaktadır. Bu nedenle, mevcut yasal düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanması şarttır. Kadınların temel haklarının korunması için güçlü yasal düzenlemeler ve bunların etkili bir şekilde uygulanması elzemdir. Kadınların yaşam hakkı tartışılmazdır ve bu hak için mücadeleye devam etmeliyiz.
Bütüncül Bir Politika Gerekli
Kadına yönelik şiddetle mücadele için bütüncül bir politika gereklidir. Yasal mevzuatın etkin uygulanması kadar, toplumsal yapının da değişmesi gerekmektedir. Siyasi irade, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı dahil olmak üzere ilgili kurumlarla birlikte, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı söylemlerin desteklenmesi yerine, kadın haklarının savunulması ve kadına şiddetin önlenmesi için aktif çalışmalar yapılmalıdır. Kadınların yaşadığı şiddeti ve geleceğini kader olarak görmemeli, bu durumun toplumsal bir sorun olarak ele alınarak çözüm bulunmalıdır. Kadınların sorunlarını anlamak ve çözüm önerileri üretmek için sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak hayati öneme sahiptir.
Dayanışma ve Mücadele
X İl Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak, ülkemizde yaşanan kadın hakları ihlallerine karşı, mücadelemize devam edeceğiz. Kadınların ve çocukların uğradığı şiddetin sıradanlaşmasını engellemek ve hukuki bir değer kazanmasını önlemek için, her düzeyde itirazımızı dile getireceğiz. Türk Medeni Kanunu, 6284 sayılı Kanun ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan yasal mevzuatın tüm kurum ve kuruluşlarca eksiksiz ve etkin bir şekilde uygulanmasını talep ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden yürürlüğe konulması öncelikli taleplerimiz arasındadır. Yaşasın kadın dayanışması!