Eskişehir'de Gelenek Devam Ediyor
Eskişehir'deki tarihi Reşadiye Camii'nde, Ramazan ayı münasebetiyle geleneksel mahya uygulaması gerçekleştirildi. 106 yıllık caminin iki minaresi arasına asılan mahya, "Hoş geldin ya şehri Ramazan" yazısıyla aydınlatıldı. Bu görsel şölen, Osmanlı döneminden günümüze uzanan bir geleneğin devam ettiğini gösteriyor. Elektrikçi Ersin Mustafa Odabaşı ve 19 yaşındaki oğlu Baran Odabaşı, yaklaşık bir haftalık hazırlığın ardından, 30 metre yükseklikteki zorlu çalışmayla mahyayı yerleştirmeyi başardılar. Baba-oğul iş birliğiyle gerçekleştirilen bu uygulama, Ramazan'ın manevi atmosferine katkıda bulundu ve vatandaşlardan büyük ilgi gördü. Havanın kararmasıyla birlikte ortaya çıkan etkileyici görüntü, şehir sakinlerine güzel bir Ramazan sürprizi oldu.
Baba-Oğul Ekibinin Zorlu Çalışması
Babası ile birlikte çalışmanın zorluklarından bahseden Baran Odabaşı, Anadolu Üniversitesi öğrencisi olduğunu ve elektrik işlerinde yeni olduğunu belirtti. Babasının işin elektriksel kısımlarını hallettiğini, kendisinin ise olabildiğince yardımcı olduğunu söyledi. 30 metre yükseklikteki çalışmanın ve ampullerin tek tek takılmasının işin en zorlu kısımları olduğunu vurguladı. Ersin Mustafa Odabaşı ise her yıl bu geleneği sürdürdüklerini, işin zor olmasına rağmen sonucun güzelliğinin her şeye değdiğini ifade etti. Oğlunun kendisine verdiği desteğin önemini vurgulayan Odabaşı, tüm vatandaşlara hayırlı Ramazanlar diledi. Bu geleneksel uygulama, yılın bu özel zamanında toplumsal birliği ve dayanışmayı da simgeledi.
Tarihi Reşadiye Camii'nin Ramazan Süsü
Reşadiye Camii'nin tarihi dokusuna uygun olarak tasarlanan mahya, hem estetik hem de manevi açıdan önemli bir değere sahip. Yıllardır devam eden bu gelenek, Eskişehir'in kültürel mirasının önemli bir parçası olarak kabul ediliyor. Mahyanın etkileyici görünümü, Ramazan ayının huzur ve bereketini yansıtıyor. Bu güzel görüntü, şehir merkezinde yaşayanların yanı sıra şehrin ziyaretçileri için de unutulmaz bir deneyim sunuyor. Ramazan mahyası, sadece bir ışıklandırma uygulaması değil; aynı zamanda şehrin tarihi ve kültürel kimliğinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Bu geleneğin gelecek yıllarda da devam etmesi bekleniyor.